Derlemeler ve YazılarAna Akım Propaganda Kanalları Eski Gücünde Değil – M....

Ana Akım Propaganda Kanalları Eski Gücünde Değil – M. Görkem Doğan*

Geçen hafta New York Times (NYT) büyük bir gazetecilik başarısına imza attı. Şubat ayının son günlerinde Venezuela’ya girmek için Kolombiya sınırında Francesco de Paula Santander köprüsü üzerinde bekleyen yardım kamyonlarının Venezuela güvenlik kuvvetleri tarafından yakıldığına dair haberler; Kolombiya hükümeti tarafından üzerinde oynanan görüntüler ABD’ye ulaştırıldıktan sonra hızlıca kamuoyunda yayılmıştı. Mike Pence ve John Bolton dahil üst düzey ABD yöneticileri bu görüntü ve haberler üzerine, halk açlık ve hastalıktan kırılırken gıda ve ilaç içeren yardımı yakan gaddar Maduro’nun ne kadar insanlık dışı bir diktatör olduğuna dair demeçler verdiler, tweet’ler attılar. 1990’dan beri her insani müdahale öncesinde görmeye alıştığımız manzaralar bunlar, ne de olsa kamuoyu kötü adamın ne kadar gaddar olduğuna dair bir fikir edinmeli.

CNN International hızını alamayarak, bizzat kamyonların Venezuela güvenlik kuvvetleri ve onlara eşlik eden Madurocu çeteler tarafından yakılmasını muhabirlerinin gördüğünü iddia etti. Oysa ki ortada, Kolombiya devletinin kimi kısımları silinmiş görüntüleri ile ülkeye girmeye çalışan konvoya eşlik etmiş Venezuelalı muhaliflerin iddialarından başka kanıt yoktu. CNN International muhabiri, Venezuelalı muhaliften işittiği olayları kendi gözüyle gördüğünü zannediyordu. Bu algı bozukluğu sorunu, ana akım medya mensuplarında, özellikle Soğuk Savaş’ın sonundan itibaren ortaya çıkan bir hastalık. Ayrıca bu hastalığın, ana akım gazetecilerin Batılı istihbarat kurumları tarafından kulaklarına fısıldananları kendi bulgularıymış gibi zannetmelerine yol açan bir türü de mevcut.

NYT’nin gazetecilik başarısı, görüntülerin bütününü izlemesi ve taraflara bu konuda sorular sorması; yani aslında küresel tek kutuplu dönemde “demokrasi ve özgürlükler” mücadelesi verirlerken batılı güçlere karşı yapılması pek hoş karşılanmayan sıradan gazetecilik faaliyeti. Irak’ta “kitle imha silahları var” tiyatrosu oynanırken ve NYT gibi kurumların bu piyeste rol alırken yapmayı unuttukları şey; Kuveyt’i işgal eden Iraklı askerler “kuvözdeki bebekleri öldürüyor” yaygarası koparken yapmayı tercih etmedikleri şey; ya da Libya’da Kaddafi “siyahi paralı askerlerine Viagra dağıtıyor” haberleri verilirken göz ardı ettikleri şey… yani propaganda değil, habercilik. Neyse listeyi uzatmayıp konumuza dönelim.

Görüntüler; arkalarında Kolombiya güvenlik güçleri varken Venezuela sınır güvenliğine molotof kokteyli atan göstericilerden birinin hatalı fırlattığı bir şişenin söz konusu kamyonun ateş almasına yol açtığını neredeyse kesinlikle gösteriyor. Aynı zamanda konvoy yükü içinde ilaç olmadığı ama maske, şırınga ve ameliyat eldiveni gibi sokak çatışmalarında işe yarayacak tıbbi malzeme olduğu da bu sırada ortaya çıktı. NYT’nin görüş için aradığı Amerikan kaynakları önceki ifadelerinin aksine, kamyonları Venezuela güvenlik güçlerinin doğrudan yaktığı iddiası yerine yardıma izin vermeyerek çatışma ortamına yol açan hükümetin kamyonların alev almasından dolaylı olarak sorumlu olduğunu ifade ediyorlar. Venezuela’nın Uluslararası Kızıl Haç kanalıyla gelen yardımları kabul ettiğini belirtip geçelim.

Olayların bu versiyonu NYT haberinden önce Russia Today’in (RT) muhabiri Dan Cohen ile bağımsız gazeteci ve aktivist Max Blumenthal tarafından dile getirilmişti. Fakat haberi ancak NYT girince hakikat küresel olarak dolaşıma girdi. Kuşkusuz NYT ana akımda ne yayınlanacağını belirleyebilen bir mecra, üstelik RT bir propaganda kanalı olarak dışlanıyor, pek çok olayda BBC’den daha fazla taraf olmasa da. Bununla birlikte NYT övgüyü ne kadar hak ediyor tartışmalı, her şeyden önce yaptığı zaten gazeteciliğin abc’si olduğu için. Üstelik Cohen ve Blumenthal’ın haberleri sosyal medyada yoğun ilgi zaten görmüştü, özellikle yazılı basını hiç sallamayan otuz yaş altı insanlar arasında. Bunlar yazılı basını tercih etmemekle kalmıyor, benim yaş grubumun çok önemsediği NYT gibi mecraları muteber de saymıyor ve posttruth benzeri söylemlerle itibarsızlaştırılan sosyal medya kanalları sayesinde bu ana akım mecraların neoliberal küreselleşme döneminin insani müdahalelerinde nasıl propaganda aracı olarak kullanıldığını da biliyor. Bu söylediğim, internette bir sürü yalan ve çarpıtma olduğu gerçeğini değiştirmez ama merkezci ideolojiyi bağnazca benimseyen, çoğu büyük küresel şirketlerin mülkiyetindeki ana akım kontrolündeki medya ortamını, kelimenin özellikle Aristo’nun kullandığı anlamıyla “demokratikleştirdikleri” tartışılmaz bu yeni medya araçlarının.

Kısacası NYT itibarını düzeltmek durumunda olduğu için bu defa propagandayı değil, haberciliği tercih etti diyorum. Trump nefreti de bu tercihlerini kolaylaştırmıştır. Tabii bu arada CNN’i de Amerikalıların deyimiyle kamyonun altına atmış oldu, NYT. O yüzden yazının sonunda giriş cümlesini şöyle düzeltmek durumundayım; “Geçen hafta New York Times (NYT) gazetecilik yapmak zorunda kaldı”. Sağ olasın Internet’in yarattığı demokratik medya ortamı, ne kadar kaotik olursan ol. Venezuela’nın “özgürleştirilmesi” için kamuoyu desteği inşa etmek biraz daha zor olacağa benziyor.

*Kaynak: Gazete Hayır

Son eklenenler

“PARÇA PARÇA BÖLÜNEREK SATILMASINA…”: 19. Yüzyıldan Bugüne Parselasyon ve Kentleşme

19.yüzyıl Osmanlı coğrafyasında kapitalizmin mülkiyet ilişkilerinin dönüşümü açısından önemli bir eşiktir. Tanzimat Fermanı ile özel mülkiyete yapılan vurgu sonrasındaki...

LİMAN’A YANAŞMAK: Deniz ticareti altyapı ağı olarak 19.yüzyıldaki deniz feneri inşaat hareketleri (Esra Nalbant-Binghamton Üniversitesi, Altyapı Tarihi)

Grundrisse'de Marx, "sermayenin dolaşımı aynı zamanda onun oluşumu, büyümesi açısından yaşamsal sürecidir" diyor. Bu dolaşım, ürünün bir dağıtım sistemi...

GERİ DÖNMEMEYE YEMİN ETTİLER: Osmanlı’da Transatlantik Göç ve Göçmen Veritabanı İnşasında Fotoğrafın Kullanımı (Hazal Özdemir – Northwestern Üniversitesi, Tarih Doktora Adayı)

1896-1908 arasında Osmanlı Ermenileri Amerika’da artan iş olanakları ve doğu vilayetlerindeki ekonomik sıkıntılar sebebiyle imparatorluktan ayrılırken II. Abdülhamid hükûmeti...

İSTANBUL’A AŞAĞIDAN VE UZAKTAN BAKMAK: Kentleşmenin Çeperi ve Altyapısı

Bu konuşma, on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı imparatorluğu ölçeğinde modern, kozmopolit bir istisna mekânı olarak ortaya çıkan Pera’nın ekolojik ve...

Cinsiyetçilik erkekleri de öldürür (mü?) – Nil Karasu

Bu yıl Cannes’dan Altın Palmiye ödülüyle dönen Justin Triet imzalı “Bir Düşüşün Anatomisi” filmi üzerine bu yazı. İzlemeyenler için...

Felsefe ve sinema atölyelerimiz başlıyor

Adana Kent Enstitüleri bünyesinde daha önce gerçekleştirdiğimiz dört haftalık film gösterimi ve söyleşilerini geçen haftalarda bitirdik. Bu süre zarfında...