Kentler artık yaşam alanından ziyade koca marketler olarak somutlanır zihnimizde. Özgürlük artık piyasa özgürlüğü olmuştur ve kent-insan bağı insanın edilgen bir safta konumlandığı bir ilişkiyi anlatmaktadır.
İnsanın kamusal kimliği kentte somutlanır. Orada yer, içer, çalışır, dövüşür. Bu anlamda politikanın ve iktidarın somutlanma mekanlarıdır aynı zamanda. Bu bağlamda #KentVeİktidar arasındaki ilişki üzerine tespitlerde bulunmak yeni mücadele alanlarını tanımlamak için elzemdir.
Dönüşüm, yenileme diye yaşam alanlarımız sürekli mıncıklanırken; kentin sokakları bugün tam da kentin özneleri olan bizlerce mücadele alanlarına dönüştürülebiliyor.
Sartre’ın “pratiko-inert” kavramsallaştırması, işlenmiş maddenin uyuşukluğuna karşı direnişi ve somut bireylerin bağlılık ve sorumluluk hissiyle gruplar oluşturarak şekillenmesini anlatır.
Sartre; uyumlu, örtüşen ve çelişen bağlılıklarıyla belirgin geniş bir toplumsal çatışma alanı boyunca yeni temeller üzerinde birleşen, dağılan ve yeniden biçimlenen bir gruplar ağının varlığını ileri sürmektedir.
Ve kentin öznelerinin isyanları için yararlı bir okuma sunar. Burada eksik olan bu hareketler ve muhalefet motivasyonlarına dair sınıfsal praksisin değerlendirmeye katılmamış olmasıdır.